Ah şu krizleeeeerrrrr… Ah şu insanlar… İletişim hataları, beklentiler, duygusallıklar, vs..!!! Bunların hepsi de bende mevcut. Sahiplenme duygusu, benimseme, sevme, herkese karşı olmasa da beklentilerim, ince düşünce falan filan.. Bunların hepsi beni obez yapan duygularmış aslında. Tüp mide ameliyatından sonra bu duygulardan kaçtım. Kriz yaşayıp tekrar duygusal yeme bozukluğuna dönmemek için kendimi ifade etmekten, kavge etmekten, kırılmaktan korkmaktan, insan kaybetmekten belki de yalnız kalmaktan kaçtım.
Hayat bu ya, ben kaçtıkça kaçtığım her şey beni kovaladı. Kaçan kovalanır ben koştum bu duygular daha çok koştu peşimden. Sonra yoruldum pes ettim! Tamam sana teslimim ne yapacaksanız yapın dedim. Bunu dediğimde kendimi nasıl hissediyordum biliyor musunuz? Bir ormanda vahşi bir hayvanla karşılaştığınızı düşünün? Ne yaparsınız? Ya kaçarsınız ya da savaşırsınız. Ben kaçmayı tercih ettim. İlk krizimi tüp midemin altıncı ayında yaşadım. Henüz midem küçük olduğu için bu krizi çok iyi atlattım ama en büyük vurgunum oldu. Ben 130 kiloyken yaşamış olduğum bir şey olsa kendimi tanıyorum 200 kiloya çıkarırdı beni. Sonra dibe dalıp ailemin, dostlarımın, sevgili doktorum Bora Koç ve ekibinin, deneyimsel tasarım öğretisini hayatıma sokan Beyhan hocamın desteğiyle ben su yüzüne çıktım. Ama bu sefer de yüzmekten korkar olmuşum. Ne yüzesim var ne uçasım ne koşasım.. Tek bildiğim bir hedefim var ve gerçekleştirmek istiyorum. Biraz kör, biraz topal sadece içimdeki inançla devam ediyorum. Derken yavaş yavaş kulaç atmaya başladım. Karaya çıktığımda yavaş yavaş yürümeye zorladım kendimi. İçimde tekrar dibe vurma korkusuyla ne dalışa geçebiliyorum ne de koşabiliyorum.. Deneme yanılma yöntemlerine izin veriyorum ama kontrollü davranmaya çalışıyorum derken hayat vur kaç yapmaya devam ediyor. Oyun oynuyor benimle eşşoğlu eşşek :)))) Bi gün heyecandan mutlu bir haberle beni havaya zıplatıyor ertesi gün gelen haber gaz kütlesi olarak havaya karışıyor. Diren Ceren diyorum! Yenilmek yok! Ve hedeflediğim bedene sahip olarak buluyorum kendimi. Belki de bu bekleyişin heyecanı uğruna düştüm, kalktım ama deydi mii deydi diyorum. Ve bir gün aynada çırılçıplak görüyorum kendimi. Kıyafetsiz, kamuflajsız… Bunun için miydi be!?! dediğim anı ve aynayı parçalamak istediğim duygumu hala hatırlıyorum. Elime bir makas alıp sarkık derilerden o an kurtulmak istedim. O manyak psikolojiyle yapardım da..
Derken hayat dedi ki kız gel buraya, temiz kalbinin yüzü suyu hürmetine biraz da sevindireyim seni… Pışıııııkkkk hemen inanırmıyım, havucu gösterir göstermez düşermiyim kucağına? Ikındım sıkıldım hadi be bu sefer kazanan ben olurum dedim. Tamam be tamam dedim. Post Bariatric sürece girdim.
Bu kışı yaz ilan ettim. Kışın yaz gibi dolaştım. Kolumdaki, karnımdaki derilerim yok. Derken krizler yaka mı bırakır mı? Hayat bu ya! Bir verdiğini bin ister. Bu krizler bana şunu öğretti ki yaşadığım her ne olursa olsun düştüğümde kaçış noktam bana kilo aldırtan sebepler olmamalı!
Hayat bir merdiven ve çıkışları olduğu gibi inişleri de var. Yaşadığım her olayda duygusallığımla hareket edip bağımlı olduğum yiyeceklere saldırmam kendime verdiğim en büyük ceza. Ben bunu hak etmiyorum çünkü ben değerliyim. Kimse beni sevmese de ben kendimi çok seviyorum!
Şuan bunu başarıyorum, başarabiliyorum ve korkmuyorum korkmuyor ruhum.. Krizler yaşayacağım. Bir gün çıkacağım bir gün ineceğim. Şuan mesela bir kriz daha var. Yaşıyorum ama yemiyorum. Biliyorum ki bu da geçecek 🙂 Umrumda mı? Asla… Önemli olan şu saatten sonra benim ne hissettiğim ve ne düşündüğüm.
Önemli olan şu an ki durum!
Zor nedir?
Kilo vermek mi? Hayır! Post bariatric süreç mi ? Hayır! Zor olan tüm bu zorluklardan sonra sahip olduğunu koruyarak daha iyisini yapmak…
Benim mücadelem devam ediyor. Ya sizin?
Sevgiler
Ceren S.
Leave A Reply